Reklam Alanı

19 Şubat 2016 Cuma

★ LOJİSTİK ‪#‎DGS‬

Dikey Geçiş Sınavı 31.7.2016 tarihinde yapılacaktır. Başvurular ise 31 Mayısta başlayacak.
DGS'de 60 Türkçe 60 Matematik (1) sorusu sorulur.
Okul puanı çok önemlidir. Bu yüzden yüksek ortalamalı adaylar avantajlıdır.
DGS'de 30 Tercih hakkı vardır.
DGS'ye giren bir Lojistik Mezunu Açıköğretimden 4 yıla tamamlayabileceği gibi örgün olarak da lisans eğitimi alabilir.
DGS'ye 1. Sınıfta girilebilir fakat tercih yapılamaz. Tercih yapabilmek için 2.sınıf olmak(mezun olabilecek durumda) veya mezun olmak gerekir.
KYK'dan Burs/Kredi alabilmek için eğitime ara vermeden geçiş yapmak gerekiyor. Yani 2.sınıfta sınava girip kazanmanız gerekiyor. Bu durumda o anda aldığınız Burs/Kredi +2 yıl daha size verilmeye devam ediyor.
Lojistik Bölümü mezunları DGS'ye EA klasmanından girer.
Kazandığınız okullar genellikle hazırlığı zorunlu tutuyor. Hazırlığın ardından eğitime başlarsınız. Muafiyet ise önlisans eğitiminizde aldığınız derslere göre farklılık gösteriyor. Okulların %80'i 2.sınıftan başlatıp 1. ve 3. sınıftan fark dersleri vermektedir. Mezuniyet süresi ise 3-5 yıl arasında değişmektedir.
Geçiş yapılabilecek bölümlerin taban puanları farklılıklar göstermektedir. Örneğin işletme(iline göre) 220 Puana kadar düşmektedir.
Önlisans Lojistik Bölümü Mezunlarının geçiş yapabileceği bölümler;
Havacılık İşletmeciliği
İşletme
Lojistik Yönetimi
Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği
Teknoloji ve Bilgi Yönetimi
Ulaştırma ve Lojistik
Uluslararası Finans Uluslararası
Finans ve Bankacılık
Uluslararası Lojistik
Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık
Uluslararası Lojistik Yönetimi
Uluslararası Ticaret,
Lojistik ve İşletmecilik
Uluslararası Ticaret
Uluslararası Ticaret ve Lojistik
Uluslararası Ticaret ve Lojistik Yönetimi

PTT A2 Ehliyeti Bİlgilendirme


| PTT A2 Ehliyeti Bİlgilendirme |
PTT'nin Mart veya Nisan ayında, personel alımı ilanına çıkacağını duyurmuştuk.
MEB Ehliyet Takvimine göre, Ehliyet için bugün kayıt yaptıran vatandaşın A2 Ehliyeti, eline Mayıs sonu gibi geçecek.
Bu bağlamda PTT'nin Nisan ayında olası bir ilanı durumunda bu tarihlerde alınan ehliyetlerin süresi kabul edilmeyebilir. Zira PTT ehliyetin veriliş tarihi konusunda ya ilanın çıkış tarihini baz almakta veyahut da ilanın son başvuru tarihini baz almaktadır.

THY ve Royal Brunei Havayolları Ortak Uçuşlara Başlayacak


Türk Hava Yolları (TK) ile Royal Brunei Havayolları (BI) arasında, Dubai aktarmalı olarak İstanbul ile Bandar Seri Begawan noktalarını birbirine bağlayarak iki ülke arasında yolcu taşınmasını sağlayacak bir Kod Paylaşımı Anlaşması başlatılacaktır.


Anlaşma, Royal Brunei Havayolları tarafında Ticaret ve Planlama Genel Müdür Yardımcısı Karam Chand ile Network Planlama ve Uluslararası İlişkiler Başkan Vekili Ilyas Rory Teo; Türk Hava Yolları tarafında ise Yatırım ve Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Dr. Ahmet Bolat ile Uluslararası İlişkiler ve İttifaklar Başkanı Özlem Salihoğlu tarafından Antalya’da imzalanmıştır.

Kod Paylaşımı Anlaşması kapsamında Türk Hava Yolları, Royal Brunei Havayolları tarafından icra edilmekte olan Bandar Seri Begawan-Dubai v.v. seferleri için kendi sefer kodu ve numarası ile bilet düzenleyebilecektir. Buna karşılık olarak Royal Brunei Havayolları ise, Türk Hava Yolları’nın icra etmekte olduğu İstanbul-Dubai v.v. seferlerine kendi kodu ve sefer numarası ile biletleme yapabilecek ve böylece iki ülke arasında seyahat edecek yolcular çok daha konforlu bir aktarma ile taşınacaktır. Kod Paylaşımı Anlaşması, 22 Şubat 2016 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlayacaktır.

Royal Brunei Havayolları Ticaret ve Planlama Genel Müdür Yardımcısı Karam Chand, Royal Brunei Havayolları’nın iki havayolu arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinden büyük bir memnuniyet duyduğunu belirtmiş ve ilerleyen zamanlarda Kod Paylaşımı Anlaşması’nın genişletilerek iki havayolu için de daha kârlı bir işbirliği sağlanması temennilerini iletmiştir.

Dr. Ahmet Bolat ise, Royal Brunei Havayolları ile imzalanan bu anlaşmanın, Türk Hava Yolları sefer numarasıyla İstanbul’dan Bandar Seri Begawan noktasına kod paylaşımlı seferler icra edilmesini mümkün kılacağını dile getirmiş ve iki havayolu arasındaki işbirliğinin geliştirilerek uçuş ağlarının birleştirilmesiyle, yolcuların iki ülke arasındaki seyahat olanaklarını arttıran bu Kod Paylaşımı Anlaşması’nı imzalamaktan Türk Hava Yolları olarak büyük bir mutluluk duyduklarını ifade etmiştir.

17 Şubat 2016 Çarşamba

Kargo & Nakliyat şikayet artışları

Bildiğimiz üzere taşıma sektörü sadece bir yükü ulaşacağı yere teslim etmekle değil, teslim edilen yere kadar sağlam, zarar gelmeyecek şekilde ve zamanında teslim edilmesi, taşımanın önemini git gide arttırmıştır. Bunun yanında yapılan geç teslimatlar, hasarlı ürünler, teslimat yapacak kişilerin davranışları konusunda müşteri memnuniyeti anlayışı üzerinde gitgide önemini arttırmış fakat firmalar tarafından daha titiz olmaya özen gösterilse de ne yazık ki şikayetlerin önüne geçemediğini bir kez daha görmüş oluyoruz. Şikayetler seneler geçtikçe artış göstererek sektördeki şikayet sayısını arttırmıştır.
Bir şikayet sitesi verilerine göre internet üzerinden edilen Kargo & Nakliyat şikayetleri senelere göre şöyle sıralanmıştır;
2015 senesinde 51.839
2014 senesinde 32.949
2013 senesinde 23.977
Yukarıdaki rakamlar bir büyük değilmiş gibi gözükse de taşımacılıktaki kalite anlayışını ortaya koymaktadır ve gün geçtikçe şikayet sayıları artış göstermektedir.
Peki en çok hangi konulardan şikayet ediliyor ?
Nakliye firmalarında en çok alınan şikayetlerden bir tanesi taşınan yükün hasarlı veya zarar görmüş bir şekilde teslim edilmesi bu sebeple şikayete dönüşmesi,
Kargo firmaları tarafından, ürünlerin geç teslim edilmesi veya edilmemesi, hasarlı teslim edilmesi, kargo firması çalışanları davranışları, geri dönüşlerde yaşanan gecikmeler, şubelerdeki ürün kayıpları, ürünlerin bir başka alıcıya teslim edilmesi, eksik teslimatlar v.b.
Kurye firmalarında yaşanan sorunlar ise kıymetli evrakların kayıp olması, zamanında teslimat yapılmaması gibi birçok şikayetler ile gün geçtikçe büyüyerek kalite anlayışını düşürmekte olduğunu görmekteyiz.
Bir şikayetin meydana gelmesi sebebiyle oluşmasına sebep olan durumlar sıraladığımız gibi ve her geçen gün farklı farklı şikayetlerle gün yüzüne çıkmaktadır. Bu konuda firmalar memnuniyet odaklı çalışmalar başlatmış ise de ne yazık ki tam olarak istenen memnuniyeti veremediğini görmekteyiz. Bunun sebebi gün geçtikçe değişen ihtiyaçlar karşısında güncelliğin tam olarak benimsenmemiş olması, arz-talep kitlesinde daimi değişiklik göstermesi olarak sıralayabiliriz. Ülkemizde bunun üzerinde çalışmalar gerçekleştiren firmalar güvenirlik konusunda kendini müşteriye kanıtlamış durumda rol almaktadır. Henüz bu şekilde kendini geliştirmemiş firmalar bu kritik dönem içerisinde kendini geliştirmediği taktirde güncelliği yakalayamayarak ne yazık ki faaliyetlerini kaybetmektedir. Unutmayın en iyi reklam parayla yapılan büyük dev reklamlar değildir, en iyi reklam müşteridir.

16 Şubat 2016 Salı

Lojistik Mezunlarına İş Bulma Tavsiyeleri

“İyi bir lojistikçi olmanın ilk kuralı, iyi bir lojistikçi olmaya karar vermektir.”
    Lojistik mezunu olan birçok gencimiz, gerek sosyal medyadan gerekse yazılan yazılardan takip ettiğim kadarıyla bir karamsarlık psikolojisi içindeler. Birçoğunun okuduğu bölüm hakkında kafasında birçok soru oluşmuş.
  • Mezun olunca iş bulabilecek miyiz?
  • Bulduğumuz işte kendimizi geliştirebilecek miyiz?
  • Acaba lojistiğe seçerek doğru mu, yanlış mı karar verdik?
Gibi birçok soru lojistik mezunlarının ve hâlihazırda lojistik okuyan birçok öğrencinin kendi kendine sorduğu ana sorular. Peki, bu soruların cevabını nasıl bulabiliriz ve gelecek için duydukları kaygı gerçek mi, değil mi? İşte bu yazıda naçizane tecrübelerimi, yapılması gerekenleri sıralamak istiyorum.
   Lojistik, Dünya’da ki tüm sektörlerin kullandığı ve kullanmak zorunda oldukları bir iştir. Lojistik hayatın tam içindedir. İnsan olarak hayatımız aslında bir lojistiktir. Bir yerden bir yere giderken, bir eşyamızı giysi dolabımıza taşırken, evimize marketten erzak alırken ve verebileceğimiz onlarca örnekle aslında özüne baktığımızda her gün milyonlarca lojistik iş yapıyoruz. İnsan lojistiğin odağındadır ve lojistiğin ana unsuru insandır.
   Bir kere, bir lojistik mezununun mezun olduktan sonra illa ki gidip bir lojistik şirketinde çalışması gerekmez. Birçok firmanın lojistik birimleri zaten var. Onların birinde de çok kolay şekilde çalışılabilir. Tabi ki iş başvurusu yaptığınızda size ilk önce tecrübenizin olup olmadığını soracaklardır. Sizde haklı olarak herhangi bir tecrübenizin olmadığını söyleyeceksiniz.
 İlk kural,
  • “Başvuru yaptığınız yerin aradığı personel kriterlerini iyi anlayın.”
Firma eğer istihdam edeceği yerde tecrübe istiyorsa, zaten gidip iş başvurusu yapmayın. Ama birçok firma özellikle lojistik firmaları, ilk iş başvurusunda tecrübesiz eleman alıp, yetiştirmek ister. Yönetim kadrosunda bir yere müracaat ederseniz tabi ki sizden tecrübe isteyecektir. Sakın işten kaçmayın. En alt kademe neyse ondan başlayarak işe talip olduğunuzu, iş görüşmesi yaptığınız kişiye söyleyin. Staj yaptığınız yerler ile diyaloglarınızı sıcak tutun ve mümkünse staj süreniz boyunca bizzat işe gidin ve çalışın. Bu sizin okul bitiminde hemen bir iş sahibi olmanıza katkı sağlayacaktır. ”Ben üniversite mezunu bir lojistikçiyim, öyle küçük işler ile uğraşamam, evrak dosya işi yapmak, sahada çalışmak için üniversite okumadık” gibi egolara kapılmayın.”Teori iyidir, lakin saha her şeydir”  Unutmayın, sahada öğreneceğiniz her bir bilgi ve tecrübe ileride kariyeriniz için çok önem arz etmektedir. Bende; üniversite mezunu olmama rağmen, sektöre ilk başladığımda sırasıyla;
  • Kuryelik
  • Araç Kuryesi
  • Şube Bilgisayar Operatörü
  • Nokta Şube Sorumlusu
  • Operasyon Sorumlusu
  • Şube Müdürü
  • Bölge Satış Sorumlusu
  • Genel Müdürlük Lojistik Satış Yönetmeni
   Olarak kariyer yaptım ve bu yönde devam ediyorum. Kuryelik yaptığım esnada öğrendiklerimi, kesinlikle hiçbir kitaptan öğrenmedim. Öğrenemezdim de! Bu sebeple, eğer gerçekten lojistikçi olmak istiyorsanız, mutlaka en alt kademeden başlayın. Bayan mezunlar tabi ki kuryelik yapmasın ama iş süreçleri içinde onlara da uygun iş öğretileri mevcuttur. Evrak takibi, operasyon süreç takibi, proje bazlı işlerin telefon trafiği, müşteri ilişkileri vb. bayan mezunların yapabileceği işlerdir. Lojistik sektörü her zaman aktiftir. Kendinizi iyi yetiştirirseniz her zaman çok kolay iş bulabilirsiniz. Lojistik sektöründe her zaman personel aranır. Tecrübeniz yok diye korkmayın. Tecrübe kazanmak için çaba sarf edin. Kendinizi işe iyi adapte eder, gerçekten öğrenmek için çalışırsanız başarı merdivenlerini teker teker çıkarsınız.
  Korkmayın!
  Lojistik bölümü okuyarak çok doğru bir karar verdiniz. Tek yapmanız gereken sabırlı olmak ve tecrübe kazanmaktır.”Hiç kimse başarı merdivenlerini eli cebinde çıkmamıştır.”

5 Şubat 2016 Cuma

Benzinli araçların aylık akaryakıt masrafı 350-400 TL

Akademetre, Türkiye genelinde 12 ilde gerçekleştirdiği araştırma ile tüketicilerin akaryakıt satın alma davranışlarını belirledi.
Türkiye’nin önde gelen araştırma şirketlerinden Akademetre Araştırma & Stratejik Planlama’nın gerçekleştirdiği “Akaryakıt Satın Alma Davranışları” başlıklı araştırması, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Tekirdağ, Adana, Samsun, Kayseri, Diyarbakır, Trabzon, Erzurum ve Malatya olmak üzere 12 ilde gerçekleştirildi.
Kantitatif araştırma yöntemiyle önceden hazırlanmış soru formuna bağlı yüz yüze görüşmelerle 784 kişiyle yapılan araştırmada, katılımcıların yüzde 85,6’sını erkekler, yüzde 14,4’ünü kadınlar oluşturuyor. Sosyo ekonomik statü itibariyle yüzde 2,9’u A, yüzde 17,4’ü B, yüzde 32,4’ü C1, yüzde 27,8’i C2, yüzde 19,3’ü D, yüzde 0,2’si E grubunda olan katılımcıların yüzde 58,1’i evli, yüzde 38,2’si bekar, yüzde 3,7’si diğer olarak belirtiliyor. Hane halkı geliri itibariyle ise yüzde 2,3’ünün 1.000 TL’den az, yüzde 21,8’inin 1000-1.999 TL, yüzde 27,4’ünün 2.000-2.999 TL, yüzde 24,7’sinin 3.000-3.999 TL, yüzde 9,6’sının 4.000-4.999 TL, yüzde 6,4’ünün 5.000-5.999 TL, yüzde 6,7’sinin 6.000 TL ve üzeri, yüzde 1,2’sinin ise gelir beyan etmediği belirtiliyor.
Kaliteli ve temiz ürün tercih nedeni
Araştırmaya göre akaryakıt satın alırken katılımcıların yüzde 63,9’u kaliteli ve temiz ürün, yüzde 63,7’si fiyat, yüzde 49’u marka, yüzde 33,7’si yakın mesafe, yüzde 33’ü alışılagelmiş firma, yüzde 23,9’u kampanya, yüzde 22,4’ü tavsiye, yüzde 18,7’si puan ve indirim kartı, yüzde 14,7’si istasyona ilişkin özellikler, yüzde 9,9’u personele ilişkin özellikleri dikkate alıyor.
Akaryakıt satın alma sıklığına bakıldığında ise benzinli araç sahiplerinin yüzde 5,1’inin haftada 6-7 kez, yüzde 5,4’ünün haftada 4-5 kez, yüzde 27,6’sının haftada 2-3 kez, yüzde 41,2’sinin haftada bir kez, yüzde 9,5’inin 15 günde bir kez, yüzde 10,8’inin ayda bir kez, yüzde 0,3’ünün iki ayda bir ve daha seyrek akaryakıt satın aldıkları belirleniyor. Dizel araç sahiplerinin ise yüzde 14’ünün haftada 6-7 kez, yüzde 8,9’unun haftada 4-5 kez, yüzde 25,5’inin haftada 2-3 kez, yüzde 34,9’unun haftada bir kez, yüzde 8,7’sinin 15 günde bir kez, yüzde 6,5’inin ayda bir kez, yüzde 9,4’ünün iki ayda bir ve daha seyrek akaryakıt satın aldığı açığa çıkıyor.
Akaryakıta ayda ne kadar harcıyoruz?
Aylık toplam yakıt harcaması itibariyle benzinli araç sahiplerinin aylık harcama ortalaması 354,6 TL, dizel araç sahiplerinin aylık harcama ortalaması 370,3 TL olarak belirleniyor.
Akademetre’nin araştırmasında sorulan “En son iki benzin/dizel alışverişinizde kaç liralık harcama yaptınız” sorusuna benzinli araç sahiplerinin 102 TL, dizel araç sahiplerinin ortalaması 118 TL olarak belirleniyor.
Marka sadakati yüzde 68
Araştırmada “Sürekli aynı marka akaryakıt mı satın alırsınız, yoksa farklı akaryakıt markalarını mı?” sorusuna katılımcıların yüzde 68’i aynı markadan satın aldıklarını belirtirken, yüzde 32’si farklı akaryakıt markalarını tercih ettiklerini belirtiyor. Akaryakıt istasyonunun servis dışı olması durumunda ise katılımcıların yüzde 44,8’i aynı markanın başka istasyonunu tercih edeceğini, yüzde 11,6’sı acil değilse akaryakıt almaktan vazgeçeceğini, yüzde 34,5’i ikinci tercihi olan markanın istasyonuna gideceğini, yüzde 9,1’i ise yol üstündeki herhangi bir istasyondan akaryakıt satın alacağını belirtiyor. Bu verilere göre sadık müşteri oranının yüzde 56,4 olduğu açığa çıkıyor.

4 Şubat 2016 Perşembe

Bakanlık’tan İzmir’deki yat limanı yatırımlarına destek

İzmir Körfezi’nde yapımı planlanan Bayraklı Yat Limanı’nın ardından Aliağa’daki Yenişakran Yat Limanı’nın imar planı da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda askıya çıkarılırken, denizcilik sektörü Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın yat limanı projelerini hızlandırmasına tam destek verdi.

İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, “Yatla ülkemize gelen turist, bir kruvaziyer yolcudan 30 kat fazla döviz bırakıyor. Üstelik bölgemizdeki yat limanlarının tamamına yakını yüzde 110 kapasite ile çalışıyor. Deniz turizminden daha fazla gelir elde etmek için, ülkemizin yat bağlama kapasitesini artırmalıyız. Ege kıyılarında kendine has özelliğe sahip olan ve farklı müşteri gruplarına hitap eden yeni yat limanı yatırımlarına ihtiyacımız var” dedi.
“Akdeniz’de rakiplerin gerisindeyiz”
Deniz turizminin kruvaziyerden dalışa, rüzgar sörfünden yatçılığa kadar çok geniş yelpazeye sahip olduğunu vurgulayan Öztürk, “Sadece bir alana bağlı kalmak yerine, deniz turizminin her türünü geliştirmek zorundayız. Yatçılık, Ege ve Akdeniz bölgelerimizde rekabetçi üstünlüğe sahip olduğumuz turizm çeşidinin başında geliyor. Yat turizmi dünyada çok hızlı büyüyor. Her yıl yüzde 8 büyüyen bu pazardan Türkiye de payını almalı. Ülkemizde mavi tur, yıllık 3 bin dolayında charter seferi, 30 bin yatak kapasitesi, 300 bin turiste; günlük yat turları 1.500 tekne ile yılda 1,5 milyon turiste ulaşıyor. Marina sektörümüz ise 56 marina ve 21 bin 617 bağlama ve çekek yeri kapasitesine sahip. Ancak Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler başta olmak üzere rakiplere göre coğrafi avantajımızı gerektiği gibi değerlendiremiyoruz. Fransa, İtalya, İspanya ve Hırvatistan’ın ardından 5. sıradayız. 2023 yılı için planlanan 50 bin yat bağlama kapasitesine ulaşsak bile, İspanya’nın ardından 4. sıraya yükselebileceğiz” diye konuştu.
“İzmir yatırımlara sahip çıkmalı”
Yat trafiğinin 20 yıl içinde 3 katına çıkmasının beklendiğini ifade eden Öztürk, Ege kıyılarında yapılacak her yeni yat limanının talep artışını tetikleyeceğini söyledi. Hedeflere ulaşmanın, yeterli yat bağlama kapasitesinin zamanında arzıyla mümkün olabileceğine dikkat çeken Öztürk, “Ayvalık’tan Didim’e uzanan sorumluluk sahamızda 3 bin denizde bağlama kapasitesine sahip 8 yat limanı bulunuyor. Bölgemizde yat limanları yetersiz kalıyor ve birçoğu yüzde 110 dolulukla faaliyet gösteriyor. Bağlama sayısının artırılması, Akdeniz çanağından aldığımız payı artıracaktır. Halen inşası devam eden ve ihaleye hazırlanan yat limanları ile birlikte 2020 yılına kadar 30 bin bağlama kapasitesine ulaşılacağı tahmin ediliyor. Yenişakran, Karaburun, Yeni Foça, İnciraltı, Bayraklı, Çeşmealtı, Çeşme Şifne, Seferihisar Ürkmez marina projeleri İzmir bölgesi içinde planlanmış olup, bu projeler bölgedeki yat turizmi potansiyelini önemli ölçüde artıracaktır. Turizm ile ülkemizi ve bölgemizi kalkındırmayı istiyorsak, İzmir olarak yat limanı yatırımlarına sahip çıkmalıyız. Bu alanda gidecek çok yolumuz var. Özellikle İzmir Körfezi içinde yapılacak yeni yat limanları, güzel şehrimize yepyeni bir görünüm kazandıracaktır. Ayrıca bölgemizde küçük tekne talebiyle tekne satışı ve imalatını tetikleyecek, İstanbul’daki gibi tekne bağlama yerlerine ve tekne parklara ihtiyaç duyuyoruz” dedi.

Lojistik sektörü İran'daki fırsat ve riskler için ne düşünüyor?


İran ile Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi arasında yürütülen nükleer müzakereler sonucunda imzalanan anlaşma, 3 yıldır süregelen İran üzerindeki ambargoyu da sonlandırdı. Bu anlaşma, aynı zamanda ticaret ve lojistik açısından da bir hareket yaratacak. Özellikle Avrupa’dan İran’a büyük bir yük akışı bekleniyor. Ayrıca bu gelişmeler Türkiye ve İran arasındaki ticaret hacmini de etkileyecek. 2014 yılında 13.7 milyar dolar olan iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2015’te 16 milyar dolara, 2016'da 35 milyar dolara yükseleceği tahmin ediliyor. Ambargonun kalkması Türk lojistik sektörü için ise riskleri ve avantajları bir arada barındırıyor. Lojistik sektör temsilcileri, Avrupa’dan İran’a yönelik ihracatta tek transit ülke olma konumuna sahip Türkiye’nin doğru tedbir, politika ve yatırımlarla bu süreçten kazançlı çıkacağını söylüyor. 
 
TURGUT ERKESKİN: TRANSİT İŞLEMLERİNİ 
KOLAYLAŞTIRMALIYIZ  
Yaptırımların kalkmasıyla iki ülke arasındaki ticaret hacminin ve işbirliğinin artacağını belirten UTİKAD Başkanı Turgut Erkeskin, “İran ile ilişkilerimize baktığımız zaman 1980’li yıllardan bu yana dış ticaret alanında yakın işbirliği içerisinde olduğumuzu ve hatta uluslararası ticaret işleyişi konusunda İran’dan çok şey öğrendiğimizi söyleyebiliriz. Bu ambargo döneminde ticaret hacmi düşmesine rağmen, Türkiye İran’a nükleer faaliyetlerde kullanılmaması şartıyla ürünlerin ülkeye ulaşması konusunda destek olmaya devam etti. Bu ilişkileri göz önüne aldığımızda, Türkiye’nin İran ile olan 15 milyar dolar civarındaki ticaret hacminin 30 milyar dolarlara çıkması zor bir hedef değil. Gelecek yılın başlarında bu canlanmaya yönelik ilk sinyalleri görmüş oluruz” diyor. Erkeskin, İran’a yönelik ticaret organizasyonlarının artacağı bu dönemde Türk lojistik sektörünün de bu pazardan aldığı payın mutlaka artacağını söylüyor. Yakın vadede sektör için görülecek ilk etkinin son yıllarda Suriye’de yaşanan gelişmeler nedeniyle güneyde atıl kalan filoların tekrar canlanması olacağını vurgulayan Erkeskin, uzun zamandır bölgede görülmeyen hareketliliğin tekrar başlayacağının altını çiziyor. İki ülke arasındaki taşımalarda en çok kullanılan modun karayolu olduğunun altını çizen Erkeskin, “Karayolunda geçen yıl gerçekleştirdiğimiz sefer sayısı 30-32 bin dolaylarında, bu düşük bir rakamdır. Karayolundaki payımızı artırmalıyız” diyor. Erkeskin, dünyaya entegre olmuş bir İran’ın coğrafi avantajını ve altyapı sistemini kullanarak Türk lojistik sektörü üzerinde bir baskı unsuru oluşturabileceğine dikkat çekerek şunları aktarıyor: “Özellikle Türkiye ve İran Çin’den Kafkas ülkelerine yapılacak ticaretin tam göbeğinde kalıyor. İran’ın taşımacılık alanındaki imkânlarını düşündüğümüzde Çin’den Azerbaycan’a, Türkmenistan’a İran üzerinden gitmek daha avantajlı oluyor. Avrupa pazarında bir sıkıntı yaşamayız ama Çin’den Kafkas ülkelerine yapılan transit taşımalarda dezavantajlı bir duruma düşebiliriz. Bu faktörü de göz önüne alarak tedbirlerimizi ve yatırımlarımızı şimdiden hayata geçirmeliyiz. Özellikle ülkemiz üzerinden yapılacak olan transit taşımacılık için gümrük prosedürlerimizi kolaylaştırmalı, antrepo kullanımına imkân vermeli, gümrük kapılarımızın daha etkin çalışmasını sağlayarak, işlemleri hızlandırmalıyız. Ayrıca, demiryolu taşımacılığımıza da ağırlık vermeliyiz. İran ile yapılan ticarette demiryolu taşımacılığının oranının artırılması için Van Gölü geçişlerindeki kapasite artışının vakit kaybetmeden hayata geçirilmesi gerekmektedir.” 
 
FATİH ŞENER: İRAN VE TÜRKİYE 
KOL KOLA BÜYÜYEBİLİR 
İran’a ambargonun kalkmasıyla önemli bir ticaret potansiyelinin harekete geçeceğini vurgulayan UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener ise, “Türkiye ile İran bölgenin tedarik zinciri konusunda birbirini tamamlayıcı özelliğe sahip iki ülkesi. Geçtiğimiz aylarda İran ile Türkiye arasında ‘Kolaylaştırılmış Ticaret Anlaşması’ yapıldı. Bu anlaşmayla İran’dan gelecek birçok tarım ürününde ve Türkiye’den gidecek birçok sanayi ürününde vergi indirimi hayata geçirildi. Ambargonun kalkmasıyla birlikte bu anlaşmanın da etkisiyle iki ülke arasındaki ticaret artacak ve taşımacılık da buna paralel olarak gelişecektir” diyor. Şener, dünyaya entegre olmuş bir İran’ın hem bölge itibariyle hem de özellikle Türkiye için önemli bir avantaj sağlayacağını söylüyor. İran’ın Avrupa ile karayolu ticaretinin büyük bir bölümünün Türkiye üzerinden yapılacağına dikkat çeken Şener şunları aktarıyor:  “Bu durum Türkiye’nin transit konumunu güçlendirecektir. Türk ve İran lojistik sektörü arasında önemli bir işbirliği fırsatı yaratacaktır. Bu işbirliği, iki ülkenin de lojistik performans endeksinin gelişimine fayda sağlayacağı kesin olup, iki ülkenin dünyadaki sıralamasını daha üst sıralara getirecektir. Türk taşımacılarına kendi taşımacıları ile aynı haklarda eşit davrandığı sürece İran'ın uluslararası teamüllere göre lojistik açısından gelişmesi Türk nakliyecilerine fayda sağlayacaktır. Sonuç olarak; Türkiye İran’ın lojistik başarısından ve İran da Türkiye'nin lojistik üstünlüğünden faydalanacaktır.”  
Şener 15 Ocak’ta İran ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmada yer alan maddelere İran’ın riayet etmediğini, bunun da Türk nakliyecileri zorladığını söylüyor. Rakamlar Türkiye’den İran’a yapılan ihracatın %30 oranında arttığını gösterse de durumun pek böyle olmadığına dikkat çeken Şener, “İran’ın Türk araçlarına yaptırımları Türk araçlarının Orta Asya taşımalarını yapamaz hale getiriyor. Türk araçları Orta Asya yüklerini İran’a kadar taşıyor ve yükleri İran plakalı araçlara aktarmak zorunda bırakılıyor. 2014 yılının ilk altı ayında Türk araçlarının İran’a yaptığı taşıma sayısı 17.500 iken 2015’in aynı döneminde bu sayı 20.900’e çıkmış, yani Türk plakalı araçların İran’a ihracatındaki pazar payı %46’dan %54’e yükselmiştir. Ancak aynı dönemde Türkiye’nin İran üzerinden Orta Asya ülkelerine yapılan taşımaları düşmüştür. Kısacası Türk araçlarının İran’a ihracatında %9’luk pazar payı artışı gibi görünse de bu artış Orta Asya taşımalarına düşüş olarak yansıyor” diyor.  
 
KOSTA SANDALCI: PASTAYI EŞİT ŞEKİLDE PAYLAŞARAK KAZANABİLİRİZ  
FIATA Karayolu Çalışma Grubu Başkanı Kosta Sandalcı, İran’a ambargonun kaldırılmasının Türkiye lojistik sektörüne yansımalarının çok da pozitif olmayacağını düşünüyor. Kalan 5-6 aylık süreçte gerekli önemleri almaz ve ılımlı bir politika izlemezse bu süreçten Türkiye’nin faydadan çok zarar göreceğine dikkat çeken Sandalcı, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ambargo sürecinde Mersin Limanı İran’a giden yükler için transit olarak kullanılıyordu. Ancak ambargonun kalkmasıyla Bandar Abbas Limanı eski gücüne kavuşacak ve Mersin Limanı’na rakip olacaktır. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ne baktığımızda; Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan gibi ülkeler Bandar Abbas’ın kapalı olması nedeniyle Mersin Limanı’nı kullanıyordu. Türk tırları bu ülkelerden ihracat yüklerini alıp, İran üzerinden transit geçip Mersin Limanı’na getiriyor ve bu yükler buradan gemiyle Amerika, Japonya, Çin gibi dünyanın birçok ülkesine gönderiliyordu. Bu aslında ‘sol kulağı sağ elle göstermek’ yani kolay ve kısa yoldan yapılabilecek bir işi, zor ve dolambaçlı yoldan yapmak anlamına geliyordu. Ancak Bandar Abbas açılınca bu ülkeler eskiden olduğu gibi kolay olan yolu seçip, bütün nakliye işlemlerini bu liman üzerinden yapacaklardır. Bandar Abbas ile birlikte karşısında bulunan Dubai Limanı da güçlenecektir. Bandar Abbas’ın tekrar güçlenmesinin, Türk limanlarının özellikle de Mersin Limanı’nın zayıflaması anlamına geldiği kesin. Türkiye’nin bunları görerek İran’a karşı bundan sonra sert değil, daha yumuşak, daha insancıl, daha uzlaşıcı bir politika izlemesi gerekiyor. Yine lojistik pastasının paylaşılmasında ‘büyük kısmını biz alalım, küçük kısmını karşı tarafa verelim’ şeklinde bir yaklaşımı geride bırakması gerekiyor. 5-6 ay sonra İran’da dengelerin değişeceğini görerek en azından pastayı eşit bir şekilde paylaşmayı önerebilir. Türkiye bir adım atar ve el uzatırsa İran’ın da pozitif yaklaşım içinde olacağına inanıyorum. Ancak ipleri gererse maalesef Türkiye zararlı çıkacaktır.” Sandalcı bu tabloya rağmen Türkiye’nin elinde önemli bir koz olduğunu hatırlatarak, “Ambargonun kalkmasıyla birlikte Avrupa’dan İran’a çok büyük bir yük akışının olacağı kesin. Bu taşımalar Karadeniz’in kuzeyinden değil Türkiye üzerinden yapılacağından ülkemiz İran için önemli bir transit merkez görevini üstlenecektir. Ciddi bir koz olan bu durum eşit paylaşım şartları çerçevesinde kullanırsa Türkiye bu işten kazançlı çıkar ve yaşanacak kayıpların da önüne geçer” diyor. 
 
BETÜL BAŞER: BTK DEMİRYOLU BİRAN ÖNCE HAYATA GEÇİRİLMELİ 
Mira Taşımacılık Satış ve Pazarlama Müdürü Betül Başer ise, Türkiye ve İran arasında önümüzdeki yıllar için beklenen ticaret hacmi artışının gerçekleşmesi için hem kültürel hem ticari bağlantıların kuvvetlendirilmesi, karşılıklı ziyaretlerin artması ve en önemlisi de siyasi açıdan istikrarın sağlanması gerektiğinin altını çiziyor. Başer, dış ticarette yaşanacak artışların lojistik alanda da her iki ülke açısından gelişmeleri beraberinde getireceğini söylüyor. Buna karşın atılması gereken adımların varlığına dikkat çeken Başer, şunları aktarıyor: “İlk olarak, İran’la Türkiye arasında bulunan sınır kapılarında geçişlerin hızlandırılması ve kapıların kapasitelerinin artırılması gerekmektedir. Karayolu taşımacılığında  özellikle Türkiye’nin güney bölgesinde var olan atıl kapasite tır ve kamyon stoklarında hareketlilik oluşmasını bekliyoruz. İşlerin hızlı ve kolay ilerleyebilmesi için özellikle gümrüklerdeki işleyişimizi hızlandırmalıyız. İran ile karayolu taşımacılığımızda da öncelikli olarak atacağımız adım Gürbulak Sınır Kapısı’nda ‘tek beyan” sistemini hayata geçirmek olmalı. Bilindiği üzere demiryolu taşımacılığı maalesef ülkemizde çok gelişmiş değildir. Rota üzerindeki  Van-Tatvan arasındaki feribot seferleri daha sıklıkla gerçekleştirilmesi halinde demiryolu verimliliği artırılarak yükleme kapasitesindeki alternatif güzergahların oluşturulması ayrı bir konu olarak beklentilerimiz içerisine girmektedir. Bunlara ek olarak; denizyolu taşımacılığı hem konteyner hem açık yük gemisi  olarak önem kazanacaktır. Ambargo sonrası global denizyolu konteyner hatlarının servislerini durdurması, pazarda NVOCC olarak servis veren konteyner hatlarına fırsat yaratmıştı. Hem pazarın büyümesi hem de global konteyner hatlarının pazara tekrar dönmesi bir hareketlilik kazandıracak ve beklentileri karşılayacak başka bir taşıma modeli olacaktır.” Ambargonun kaldırılmasıyla gelecek yatırımların da etkisiyle uzun vadede İran’ın Ortadoğu’nun lojistik merkezi olma yolunda kendini geliştirebileceğine dikkat çeken Başer, “Özellikle Çin pazarından Kafkas, Azerbaycan ve Türkmenistan’a İran üzerinden ticaretin daha efektif olması, Türkiye’nin bu trafikte kan kaybına neden olacaktır. Bu transit ticarette pazar kaybetmemek için Bakü-Tiflis-Kars (BTK) demiryolu hattının bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Avrupa pazarında bir sıkıntı yaşanacağını pek düşünmüyoruz, azalma olsa da Türkiye yine bazı rotaları elinde tutacaktır” diyor. Mira Taşımacılık’ın son yıllarda İran’da vermiş olduğu servislerle bölgede güçlü bir lojistik firması haline geldiğinin altını çizen Başer, şunları ekliyor: “İran, her zaman  kuvvetli ilişkilerimizin olduğu, pazarda ismimizi duyurduğumuz bir  bölgedir ve gücümüzü ve iş hacmimizi artırmaya yönelik aktiviteler devam edecektir. Ülkemizin izleyeceği politika ışığında mutlaka her firma gibi bizler de bu alandaki başrol oyuncalarından biri olmayı hedefliyoruz.” 
 
TANER ANKARA: İRAN TÜRKİYE’YE RAKİP OLAMAZ 
Batu International Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Taner Ankara İran’a yönelik ambargonun kaldırılmasının Türkiye için avantaj ve dezavantajları birlikte barındırdığını vurgulayarak şunları aktarıyor: “Bazı ülkeler ambargo sebebiyle İran’a direkt satış yapamıyor. Örneğin Fransa’dan yola çıkan bir ürün direkt olarak İran’a ulaşamıyor. Durum böyle olunca ürün Fransa’dan Türkiye’ye geliyor. Türkiye’den de İran’a satışı gerçekleşiyordu. Türkiye bu durumda kazançlıydı. İki defa taşıma gerçekleşiyordu. Ambargo kalktığında Avrupalı firma direkt satış yapabilecek. Bu bir dezavantaj. Avrupa’dan Türkiye’ye yapılan taşımalarda ve Türkiye’den İran’a yapılan taşımalarda bir azalma görülürse bunun nedeni İran’a olan ambargonun kalkması olacaktır. Avantaj kısmına gelince, bölge Avrupa ülkeleri için direkt satış yapılabilen bir pazar olarak görülecek. İran’a daha fazla ürün satmak isteyecekler. Bunun için Türkiye’deki lojistik firmalarından yararlanmayı tercih edeceklerdir.” Ankara, ambargo kalksa da İran’ın lojistik merkez olabileceğini düşünmüyor. Bunun nedenini İran’da her an bir iç karışıklık ya da siyasi kriz yaşanabilme ihtimaline bağlayan Ankara, “Türkiye’de de son zamanlarda terör olayları yaşanıyor, ancak hiçbir zaman Suriye ya da Irak gibi olmadı. Aynı zamanda ülkemizin jeopolitik konumu, denizyolu ve havayolu imkanları değerlendirildiğinde İran’dan çok daha avantajlıyız, kısa vadede rakibimiz olmaları söz konusu dahi olamaz” diyor. 
 
HAKAN KELEŞ: YATIRIMLAR ARTACAK 
Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Keleş ise, İran’ın özellikle coğrafi konumuyla Türkiye için büyük önem taşıdığını vurguluyor. Ambargonun kalkmasıyla gelecek yıl Türkiye-İran arasındaki ihracat miktarının %35 artacağının öngörüldüğünü aktaran Keleş sözlerini şöyle sürdürüyor: “Yaşanan bu olumlu gelişmeler lojistik sektöründe de bir hareketliliğe neden olacak. Mısır’la lojistik anlaşmasının Nisan ayında bitmesi, karayolu kotaları ve sürücü vizeleri gibi ‘tarife dışı kısıtlamalar’ sektörü olumsuz etkiledi. İran’a yönelik ambargonun kaldırılması lojistik sektörü için yeni bir umut oldu. Türkiye’de makine, perakende ve otomotiv başta olmak üzere, pek çok sektör bu ülkeyi yakından takip etmeye başladı. Ambargonun kalkmasının yanı sıra İran’ın bir geçiş ülkesi olması da bizim için önemli. İran ile yaşanan gelişmelerin akabinde bu yeni pazar lojistik şirketlerini ve onların İran’a yapacakları yatırımları hızlandıracaktır. Sertrans olarak kesintilerle de olsa yıllardır İran’a komple ve parsiyel taşıma hizmeti vermekteydik. İki ülke arasında uluslararası ticaretin artması ve bu bölgeyle iş yapan firmaların giderek çoğalması İran’a da direkt hat açmamıza olanak vermekte. Böylelikle 26 yıllık deneyimimiz ve yüksek kalitede verdiğimiz hızlı hizmetlerimizle bu bölgeyle iş yapan sektör ve firmalara büyük bir maliyet ve rekabet avantajı kazandıracağız.” Ortadoğu, Türk Cumhuriyetleri ve Avrupa arasında bir aktarma merkezi ve köprü oluşturmasından kaynaklanan avantajlı konumu ile Türkiye’nin lojistik üssü adayı olarak görüldüğünü belirten Keleş, “Yaşanan bu gelişmeler ile birlikte konum olarak da avantaja sahip olan İran, Türkiye’nin lojistik merkezi olma hedefinde rakip olarak görülebilir. Ancak fiziksel ve kurumsal altyapı eksikliklerimizi giderdiğimiz zaman lojistik merkez olma hedefinde bizi İran karşısında öne geçirebilir. Lojistik ağın geliştirilmesi ve dış ticaret politikalarının iyileştirilmesi Türkiye’nin atması gereken adımların başında gelmektedir” diyor. 

Nuhoğlu: Artık Türk araçlarına ayrımcılık yapamazsınız !


UND Başkanı Çetin Nuhoğlu; DTÖ anlaşmasının TBMM’de onaylanıp resmi gazetede yayınlanması ve aynı anlaşmanın yakın zamanda AB tarafından da onaylanmasının transit engellerin aşılmasında tarihi bir fırsat oluşturduğunu söyleyerek “tüm kurumlarımızla AB üyeleri nezdinde ikili veya komisyon nezdinde girişimleri başlatmamızın zamanıdır” dedi.
Nuhoğlu, “Ülkemizin dış ticareti taşıma engelleri ile baskı altında tutuluyor, araçlarımızdan çok yüksek ayrımcı ücretler alınıyor ve Avrupa’nın en çevreci filosunu olan araçlarımız karayolundan geçirilmeyip trene binmeye zorlanıyor. Ekonomi Bakanlığımızın çabaları ile Dünya Ticaret örgütü bu konuyu ana gündem maddesi olarak ele aldı ve önemli bir milad olacak şekilde transit geçişte ayrımcılık yapılamaz” dedi.
Bu önemli kararın alınmasını sağlayan Ekonomi Bakanlığına TBMM’de konuya sahip çıkan tüm milletvekillerine teşekkür eden Nuhoğlu, üye 28 ülke adına AB’nin de onay verdiği bu anlaşma için AB üyesi ülkelerdeki yetkililere seslendi.
Ey AB üye yetkilileri!
AB ve Türkiye bu anlaşmaya imza koymuş ve parlamentolarından geçirmiş iki taraftır.
Avrupa’nın en genç ve çevreci filosuna “ülkemden geçemezsin” demekten vazgeçin !
“Sadece Türk araçları trene binmek zorunda” demekten vazgeçin!
Araçlarımızdan aldığınız Deli Dumrul paralarından vazgeçin!
Bu engellerle Türk ihracatı kadar kendi ticaretinize de zarar veriyorsunuz. bindiğiniz dalı kesmeyin!
Taraf olduğumuz Gümrük Birliği kapsamında serbest dolaşım hakkı olan Türk malların taşınmasını engellemeniz hukuksuzdur. Bunu şimdi Dünya Ticaret Örgütü de söylüyor.
Geçtiğimiz Kasım ayında yapılan G20 Liderler Zirvesi’ne İş dünyası tarafından sunulan B20 taleplerinin ilk sırasında yer alan Transitin kolaylaştırılması çağrısını da duyun ve iş dünyasına kulak verin !” dedi
DTÖ anlaşması
Aralık 2013’te Endonezya’nın Bali şehrinde toplanan Dünya Ticaret Örgütü Türkiye’nin talebi ve yoğun çabaları sonucunda Transitte ayrımcı kısıtlamalar yapılamayacağını karara bağlamış ve ülke parlamentolarının onay süreci başlamıştı.
Uluslararası ticaretin temel şartlarından biri olan “Transit Serbestisi” kuralının, 162 ülkede daha etkin şekilde uygulanmasını sağlayacak olan Anlaşma, TBMM onayından geçerek 27 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayınlandı.
Türkiye de söz konusu Anlaşmayı TBMM onayından geçirerek “Ayrımcılık yapmayan Transit Ülke” olmanın sorumluluğunu 69. Ülke olarak yerine getirdi. Bu anlaşmaya 39 ülkenin daha onay vermesi ile kararı ihlal eden ülkelere yaptırımlar da başlayabilecek.
Türkiye, şimdi aynı Anlaşmaya onay veren Avrupa Birliği üye ülkelerinden bu anlaşmanın gereği olarak sadece Türk araçlarına uyguladıkları ayrımcı kısıtlamalara son vermesini istiyor…

Türk Havayolları ve Boeing uzun vadeli işbirliği anlaşması imzaladı


İki dev şirket imza attıkları stratejik işbirliği anlaşmasıyla Türkiye’nin en büyük havayolu şirketinin ve ülkemizin havacılık ve uzay sanayinin gelişimine katkı sağlayacak.
Türk Hava Yolları ve Boeing 70 yıllık işbirliklerinin bir devamı olarak bugün, Türk Hava Yolları’nın sektördeki uzun vadeli liderliğini pekiştirmenin yanı sıra, Türkiye’nin havacılık ve uzay alanındaki teknolojik kabiliyetini de artıracak bir işbirliği anlaşmasına imza attılar. Anlaşmada Türk Hava Yolları ve Boeing, Boeing’in Türk endüstrisine hâlihazırda yapmakta olduğu kayda değer yatırımı daha da genişletecek birçok potansiyel yeni işbirliği alanı içeriyor.
Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı M. İlker Aycı ve Boeing Ticari Uçaklar Başkanı ve CEO’su Ray Conner anlaşmayı, Türk Hava Yolları yöneticilerinin bir yeni Boeing 777-300ER (Extended Range) ve iki adet yeni nesil 737-800’ün teslimatı için Seattle’a yaptıkları ziyaret sırasında imzaladılar.
Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı M. İlker Aycı, “Türk Hava Yolları, dünyanın önde gelen havayollarından biri olma konumunu filosuna, ürünlerine ve uçuş hatlarına yaptığı stratejik yatırımlar ile güçlendirmiş ve yolcu sayısı rakamlarında etkileyici bir artış yakalamıştır. Bugünkü imza ile havacılık endüstrisinin önde gelen markalarından biri olan ana ortağımız Boeing ile mevcut köklü ilişkimizi daha da derinleştirmiş oluyor. Türk Hava Yolları’nın büyümesini sürdürmek için yenilikçi yöntemler geliştirmeye devam ediyoruz.” şeklinde konuştu.
Connor ise, “Boeing, Türk Hava Yolları ile mevcut güçlü ilişkisini, her iki şirketin de kârlı büyümesine ve Türkiye’nin uzun dönemli gelişimine katkıda bulunacak şekilde daha da ilerletmekten gurur duymaktadır. Boeing ve Türk Hava Yolları, karşılıklı güçlü yönlerini tamamlayacak yeni ve her iki taraf için de faydalı iş olanaklarını birlikte belirleyip geliştireceklerdir” dedi.
Türkiye genelindeki tedarikçiler Boeing Ticari Uçaklarının 5 ayrı programının tamamını Türk yapımı parçalarla ve yılda 120 milyon USD’den fazla olduğu değerlendirilen iş hacmiyle, halen destekliyor. Bu güçlü endüstriyel bağlara ilaveten Boeing ve Türk Hava Yolları, birçok farklı uzun dönemli işbirliği alanı belirledi. Bunların arasında geliştirme ve eğitim, Türkiye’nin havacılık sanayiinin uluslararası alanda rekabetçi olmasını sağlayacak faaliyetler ve Türkiye’nin araştırma ve teknoloji kabiliyetleri ile havacılık ve uzay altyapısına destek de yer alıyor.
İşbirliğinin tarihi
Türk Hava Yolları ile Boeing arasındaki ilişkinin, 1945’te ilk DC-3/C-47 uçaklarının teslimatına dayanan uzun bir geçmişi bulunuyor. Türk Hava Yolları jet çağına, 1960’lı yılların sonunda DC-9, DC-10 ve Boeing 707 uçaklarını kullanmaya başlaması ile geçiş yapmıştı.
Türkiye’de sivil havacılığın önü açıldıktan sonra ülke içinde kurulan birçok yeni havayolu şirketi de Boeing 727, 757, MD-80 ile en modern 737 ve 777 uçaklarına filolarında yer verdi. Türk Hava Yolları’nın iştiraklerinden Turkish Technic, Boeing 737 uçakları için, bölge ve dünyadaki düzenleyici kuruluşlar tarafından sertifikalandırılmış dünya çapında bir bakım merkezidir.
Boeing, 1940’lı yılların ortalarından bu yana Türkiye ile uzun vadeli ve karşılıklı faydalar sağlayan bir ilişki sürdürmektedir. Ticari jet uçakları sağlamanın yanı sıra Boeing aynı zamanda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir savunma ürünleri tedarikçisi ve Türk havacılık ve uzay sanayiinin güvenilir bir ortağıdır.

2015 yılını değerlendiren UND; “İhraç taşımaları yüzde 4 azaldı”


Alt Sıra: Hikmet Eker, Murat Baykara, Cavit Değirmenci, Çetin Nuhoğlu, Kamil Sağ, Ali Çiçekli, Rıdvan Arıç
Üst Sıra: Cahit Soysal, Ertuğrul Tarhan, Memik Hilmi Taner, Vedat Tutu, Kemal Gül, Nagihan Soylu, Kadir Kuş
UND, TİM’in ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda 2015 yılını değerlendirerek, 2016 yılı hedef ve önceliklerini paylaştı
Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nce (UND) lojistik sektöründe Türkiye’de ve Dünya’da yaşanan gelişmeler hem sektörel hem de ekonomik açıdan değerlendirildiği basın toplantısı,  Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) ev sahipliğinde 2 Şubat 2016 Salı günü gerçekleştirildi.
UND Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu ve tüm yönetim kurulu üyelerinin hazır bulunduğu toplantıda; lojistik sektöründe geçtiğimiz yıl özellikle komşu ülkelerdeki siyasi karmaşa ve çatışmalar sonucu dış ticaretteki düşüşe paralel yaşanan olumsuzluklar dile getirilirken, 2016 yılına ilişkin değerlendirmeler aktarıldı.
2015 yılı ihraç taşımalarında yüzde 4 civarında azalma 
Toplantıda konuşan Çetin Nuhoğlu, 2015 yılında Türkiye’den dış pazarlara yaklaşık 1,5 milyon ihracat seferi gerçekleştiğini belirtti.
Nuhoğluna göre, genel olarak tüm sınır kapılarımızda karayoluyla gerçekleştirilen ihracata bakıldığında, son 1 yılda ihracatta yaklaşık yüzde 9’luk düşüşe paralel olarak ihraç taşımalarında yüzde 4 civarında azalma kaydedildi. 2015 yılında Türkiye’den dış pazarlara yaklaşık 1,5 milyon ihracat seferi gerçekleştiğini kaydeden Nuhoğlu, “bunun beşte biri yabancı ülke taşımacılarına ait araçlarla gerçekleşti. İhracat taşımalarında en büyük düşüşler, BDT ve Orta Asya pazarına yönelik taşımalarımızda yaşanırken; Rusya ve Irak taşımalarımız siyasi gerginlik ve çatışmalardan dolayı durma noktasına geldi. Sınır kapılarımızdan özellikle Kapıkule, İpsala ve Sarp çıkışlı ihracat taşımalarında yabancı araçlar karşısında pazar payı kaybının devam ettiği görüldü. İran’a baktığımızda ise İran’ın hem kendi ülkesiyle hem de transit olarak bizim için bir anlamı var. İran’a yönelik ihraç taşımalarımızda son iki senede ikili taşımalarda yüzde 70 artış kaydettik. Türkiye olarak ambargoların kalkması sonrası İran’ın özellikle Avrupa ile ticaretindeki artışın temel transit güzergahı olmaya adayız” dedi.
Nuhoğlu, 144 milyar dolara gerileyen ihracat performansımızın taşıma performansımıza yansımalarının, küresel ekonomide artan risk faktörleri, giderek tırmanan mülteci krizi, küresel terör faaliyetleri ve ülkemizi çevreleyen siyasi gerginlik, çatışma ve bloklaşmaların gölgesinde girdiğimiz 2016 yılında da süreceğini öngördü. Nuhoğlu, sektörün ve UND’nin, 2023 hedeflerine ilerlerken çok daha büyük sorumluluklar almaya hazırlandığını belirtti.
“Lojistik Koordinasyon Kurulu” Kuruldu Lojistikle ilgili iş ve hizmetlerde faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşlarının çalışma prensiplerini belirlemek, aralarındaki koordinasyonu sağlamak üzere “Lojistik Koordinasyon Kurulu” oluşturulduğunu belirten Çetin Nuhoğlu şunları söyledi:
“Söz konusu politika çerçevesinde lojistikle ilgili iş ve hizmetlerde faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşlarının üstlenecekleri rolleri belirlemek, müşterek konularda eşgüdüm tesis etmek, ortak karar alınmasını gerektiren hallerde prensip kararları almak ve lojistik mevzuatı düzenlemelerinin koordinasyonunu sağlamak üzere, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji, Çevre ve Şehircilik, Dışişleri, Ekonomi, Gümrük ve Ticaret, İçişleri ve Kalkınma Bakanlıkları Müsteşarları ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanlarının katılımlarıyla “Lojistik Koordinasyon Kurulu” oluşturuldu. Kurul bünyesinde genel müdür seviyesinde çalışma grubu oluşturulacak, ihtiyaç duyulması halinde daha alt seviyede çalışma grupları da kurulabilecek. Diğer kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcileri çalışma gruplarına dahil edilebilecek. Kurul tarafından yürütülecek çalışmalarda ve alınan kararların uygulanmasında ihtiyaç duyulacak her türlü destek ve yardım, bütün kamu kurum ve kuruluşlarınca sağlanacak. Lojistik sektöründe uzun zamandır ihtiyacı duyulan eşgüdümlü çalışma ortamı nihayet sağlanmış olacak. ” dedi.
Dış ticaretin eşgüdümKarayolu taşıma kotalarından ve ihracatın GSYİH’daki payından da bahseden Nuhoğlu, şunları söyledi:
“Türkiye-AB arasında 20 yıl sonra yeniden değerlendirmeye alınan Gümrük Birliği’nin Güncellenmesi Müzakereleri’nin ana gündemleri arasına girmesine vesile olan UND, geçtiğimiz günlerde TBMM’de onaylanan DTÖ Ticareti Kolaylaştırma Anlaşması’nın ticaretimizi taşıyan araçlara yurtdışında serbest transit geçiş haklarının da takipçisi olacak.
Aynı şekilde, Türk vatandaşı profesyonel TIR şoförlerine 2009 yılında AB Adalet Divanı tarafından tanınmış olan “hizmet sağlayıcı” statüsünün zorunlu kıldığı “vize muafiyeti” hakkının geri verilmesinin ve Avrupa Komisyonu’nun bağımsız araştırmacılara yaptırdığı ve taşıma kotaları nedeniyle Türkiye-AB ticaretinin 3,5 milyar Euro azaldığını açık ve net olarak ortaya koyan “Türkiye-AB Karayolu Taşımacılığı Anlaşması Etki Analizi” sonuçlarının da takipçisi olacağız. Karşılıklı ticaretimizin Gümrük Birliği’ne rağmen arzu edilen düzeye bir türlü erişememesinin en temel nedenlerinden olan “tarife dışı kısıtlamaların” kaldırılması konusunda Avrupa Komisyonu’nun gayretlerine yoğun desteğimiz sürecek; ancak eş zamanlı olarak 2015 yılında UND ve TİM olarak Avusturya ve Macaristan’da açtığımız davalar ve Avrupa Komisyonuna 7 ülkeye yönelik şikayetimiz çerçevesinde başlattığımız uluslararası hukuk mücadelemiz de bu süreci takviye edecek.
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin açıkladığı üzere 2015’i 722 milyar dolar seviyesinde GSYİH ile tamamladığımız tahmin edilirken, ihracatımızın GSYİH’deki payının, bugüne dek görülmemiş şekilde yüzde 20 seviyesine çıktığı, mal ihracatımızın ilk kez ekonomimizin beşte birini oluşturduğu tespit edildi.
UND olarak ‘ihracata dayalı ulusal kalkınma modelimiz’ çerçevesinde her türlü engellemelere ve ayrımcı muamelelere karşı azimle mücadele vererek ihracatımızı hedef pazarlarına taşıyan bir sektörü temsil ediyoruz. Bizler, turizmden sonraki en büyük hizmet ihracatçısı olan uluslararası taşımacılık ve lojistik sektörünün, dış ticaretin tüm paydaşlarıyla daha fazla eşgüdüm ve işbirliği içinde çalışmasının gerekliliğine inanıyoruz.”

3 Şubat 2016 Çarşamba

Hatay Ro-Ro, özel CMR sigortası hizmeti için anlaşma imzaladı .


Hatay Ro-Ro’nun CMR sorumluluk sigortası bazında Aktiv TK Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.  ile çalışma kararı aldığı açıklandı.İşbirliği ile ilgili protokolü imza töreninin 2 Şubat 2016 Salı günü Hatay’da gerçekleştirilerek yürürlüğe girdiği duyuruldu.Hatay Ro-Ro’dan yapılan açıklamada CMR sorumluluk sigortası hizmetinin alımında detaylı çalışıldığı vurgulandı. Buna göre, Hatay Ro-Ro’nun kurumsal imkânları kullanılarak daha uygun koşullarda elde edilmesi için bir süredir farklı sigorta şirketleri ile görüşmeler gerçekleştirildiği belirtilerek, “şirket ortakları ile olan yoğun çalışma arzuları ve gerekse gelecek günlerdeki hizmet taleplerimize en iyi cevabı verebileceklerine olan inancımız ile Aktiv TK Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.  ile çalışma kararı almış bulunmaktayız” denildi.Hizmet alımında söz konusu faydalar sağlanırken yine en uygun teminat koşullarının gözetildiği, ayrıca, yapılan çalışmalarda sigortacılığın (özellikle de CMR branşında) bir hizmet işi olması nedeniyle ortakların ihtiyaçları olduğunda en iyi hizmeti temin edebilmelerinin garanti altına alınabilmesi için özel hassasiyet gösterildiği de kaydedildi.Açıklamada ayrıca yer alan ifadeler şöyle:“Diğer yandan, değişik sigorta şirketleriyle yapılan görüşmeler elbette bir rekabet ortamı oluşturmuş; bu durum da siz ortaklarımız açısından avantajlı fiyat ve koşullar oluşmasına yol açmıştır.Bu çerçevede, Hatay Roro Kombine Taşımacılık İşletmeleri AŞ olarak gerek şirketimiz ve ortakları ile olan yoğun çalışma arzuları ve gerekse gelecek günlerdeki hizmet taleplerimize en iyi cevabı verebileceklerine olan inancımız ile Aktiv TK Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.  ile çalışma kararı almış bulunmaktayız.Söz konusu işbirliği ile ilgili protokol imza töreni 02.02.2016 Salı günü Hatay’da gerçekleştirilmiş ve yürürlüğe girmiştir.”Konuya ilişkin Hatay Ro-Ro Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Güler de görüşlerini paylaştı.Güler, “Nakliye firmaları olarak en riskli işlerden birisini icra etmekteyiz. Çok pahalı ürünleri çok düşük ücretlerle taşımaktayız. Lojistik sektörü olarak ülke ihracatının öncüleri konumundayız.Bu kadar sorun yaşanıyor iken, taşımacılık sektörü her geçen gün dar boğaza girmekte iken, kazançlarımız düşerken bile Hataylı taşımacılar olarak işimizi her yönüyle en iyi şekilde yapmak, risklerimizi sigortalamaya çalışıyoruz.Bu çerçevede, sürekli olarak birlikte hareket eden Hatay Ro-Ro ortakları, bu alanda da güç birliği sağlamış, hizmet kalitesini ispat etmiş ve en uygun fiyatı sunan Aktiv Sigorta ile protokol imzalandı. Bu işbirliği Hatay Ro-Ro ortaklarına, iştiraklerine ve Aktiv Sigorta’ya hayırlı olsun” dedi.

TEDARİK ZİNCİRİ NEDİR ?


ÖNEMLİ BİLGİLER ...


BALAST NEDİR ?


İzmir ile Ege Bölgesi, önemli bir uğrak noktası ve lojistik merkez olacak!!

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, "AB, yük taşımacılığını kara yolundan deniz ve demir yoluna alıyor. Bu amaçla İzmir’den Selanik’e, oradan da Avrupa’ya uzanacak yeni bir bağlantı yolu açılacak. İzmir ile Ege Bölgesi, önemli bir uğrak noktası ve lojistik merkez olacak." dedi.

En büyük 20 Ekoniminin zaman içerisindeki değişimi.


26 Ocak 2016 Salı

Araçların 'ADR Uygunluk Belgesi/Taşıt Uygunluk Belgesi' ve “Taşıt Durum Tespit Belgesi” Alma Zorunluluğunda Ve Cezalarda Son Durum

31.12.2015 tarih ve 29579 sayılı R.G ile TEHLİKELİ MADDELERİN KARAYOLU İLE TAŞINMASI HAKKINDA YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK YAYINLANDI !!

BUNA GÖRE TEHLİKELİ MADDE GÜVENLİK DANIŞMANLIK EĞİTİMLERİ :  http://tmgakademi.com/egitim_takvimi.html

2015 Kasım'da Dış Ticaret Açığı Beklentilerin Üzerinde.


Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2015 yılı Kasım ayında, 2014 yılının aynı ayına göre %10,2 azalarak 11 milyar 738 milyon dolar, ithalat %25,3 azalarak 15 milyar 974 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Dış ticaret açığı %49,1 azaldı
Kasım ayında dış ticaret açığı %49,1 azalarak 8 milyar 317 milyon dolardan 4 milyar 236 milyon dolara düştü.
İhracatın ithalatı karşılama oranı 2014 Kasım ayında %61,1 iken, 2015 Kasım ayında %73,5’e yükseldi.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ihracat %6,8 azaldı
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2015 Kasım ayında bir önceki aya göre ihracat %6,8, ithalat %6,3 azaldı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2015 yılı Kasım ayında önceki yılın aynı ayına göre ihracat %10,2, ithalat %27,1 azaldı.
Avrupa Birliği’ne ihracat %1,5 azaldı
Avrupa Birliği’nin (AB-28) ihracattaki payı 2014 Kasım ayında %43,8 iken, 2015 Kasım ayında %48 oldu. AB’ye yapılan ihracat, 2014 yılının aynı ayına göre %1,5 azalarak 5 milyar 631 milyon dolar olarak gerçekleşti.
En fazla ihracat yapılan ülke Almanya oldu
Almanya’ya yapılan ihracat 2015 yılı Kasım ayında 1 milyar 199 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla İngiltere (867 milyon dolar), Irak (789 milyon dolar) ve İtalya (616 milyon dolar) takip etti.
İthalatta ilk sırayı Çin aldı
Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı %4,6 oldu
Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.3 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Kasım ayında ISIC Rev.3’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı %92,4’tur. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı %4,6, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı ise %33,8’dir.
Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ithalatı içindeki payı %16,8 oldu
İmalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı %81,3’tür. Yüksek teknoloji ürünlerinin 2015 Kasım ayında imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı %16,8, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı ise %45,3’tür.
Çin’den yapılan ithalat, 2015 yılı Kasım ayında 2 milyar dolar oldu. Bu ülkeyi sırasıyla Almanya (1 milyar 727 milyon dolar), Rusya (1 milyar 374 milyon dolar) ve İtalya (883 milyon dolar) izledi